“.. Kendini anlatmak hayatta kalmaktır.” diyor Pessoa. Anlatıp dökülmek bir tür enerji boşalımıdır bana göre. Fakat anlatabilmek daha büyük meziyet olsa gerek. Doğru anlatabilmek ciddi bir ferahlık sağlarken yanlış ya da hiçi anlatmak yüreğine taş oturtuyor insanın. Tam ferahlık geliyor derken”Kelimeler bazen bazı anlamlara gelmiyor.”
Mesela ruhunun parçalandığını, kalbine batan kırıkları nasıl anlayabilir bir insan? Anlatsa ne olur? Ne kazandırır. Bu noktada durgunluk veya iletişimsizlik diyebileceğimiz süreç başlar. Belki de kendiyle bile konuşmanı engelleyecek bir durgunluk. Kendiyle bile diyorum çünkü anlatmak dışarıya anlattıklarımız değil, içimize döktüklerimizdir aynı zamanda. Çözülmenin iç halidir. Zaten birilerine dökülmek de savunmanın en zayıf olduğu an değil midir? Ruhunda ördüğü duvarların tuz buz olması, bunu kendi eliyle yapması değil midir? İşte anlatmanın anlamsızlığı da burda başlar.
Bazı günlerde değil etrafımdakiler kendimle bile konuşmak manasız gelir. Kafamın içinde hiç susmayan o kuru gürültü bir anda kesilir. Anlamını yitirir tüm değerlerim. Boş bir duvar ve bir sandalye yoldaşım olur. Kafamı kaldırıp bir söz etmek istesem de ne önemi var der geri dururum. İnsanın ihtiyacı oluyor zaman zaman böyle kabuğuna çekilmelere. Gerek de yok anlatmanın çıplaklığıyla uyanmaya. Dediklerimin karşı tarafa ulaşamıyor olmasının verdiği acıyla kalbi mahvetmiş olmaktan başka sonucu da yok.
Bugünlerde ölüm tüm anlamları yok ediyor. Enkaz görüntüleri, yarım kalan bir kitap, bir bebeğin oyuncağı ruhumdaki sızıyı arttırıyor. Üstüne insanların cahil ve iğrenç tavırları, akıl dışı düşünceleri beni mahvediyor. Ne anlatılır ki düşüncesiz birine? Depremi birilerinin günahına bağlayanlara, birilerini sevmediği için oh olsun diyenlere ne anlatılır. İnsan insanın acısına sebep olmanın ötesinde acısını paylaşmaktan acizken kullanılacak kelimeler ne işe yarar.
Yoruldum sevgili okur. Dünya cehenneminde sürekli masum insanların ezilmesinden çok yoruldum. Anlatmaktan yoruldum. Manasızlığın huzursuzluğu seni de rahatsız ediyor mu peki?
Hem de nasıl yoruyor bir bilseniz, bilmişsiniz ki sizde yazmışsınız, ne zaman para ve gücün karşısında ezilmeyen gördünüz ki, ya da yaptığı yanına kar kalmayan bir zalim, ötesini henüz bilemem ama bizim buradaki işimiz çook zor.
BeğenLiked by 1 kişi
Hem de nasıl yorulduk, her şeyden ve herkesten. Böyle olmasına da gerek yoktu aslında ama bazen derdini anlatabilmek dünyanın en zor şeyi.
Çok dolu, dokunaklı bir yazı..
BeğenLiked by 1 kişi
Bu arada liebster award adayımsınız detayları sizi de etiketlediğim son yazımda bulabilirsiniz, katılmak isterseniz memnun olurum 🙂 çalışmalarınızın devamını görmek dileğiyle..
BeğenLiked by 1 kişi
Yeni gördüm kusuruma bakmayın tabi bakayım detaylara, teşekkür ederim ilginize.❤️
BeğenLiked by 1 kişi
Rica ederim, estağfurullah ne kusuru 😊
BeğenLiked by 1 kişi